BEYOĞLU: BİR LEVANTEN ŞEHRİ
İstanbul’un Avrupa yüzüdür Beyoğlu
Beyoğlu denildiği zaman akla ilk gelen fotoğraf da İstiklal Caddesi’dir. İstiklal Cadde’sinde yürürken, günümüzde biraz tahrip edilmiş olsa da zaman zaman bizleri 19. yüzyıl İstanbul’una götüren binalar, pasajlar, mağazalar, dükkânlar Beyoğlu’nu Beyoğlu yapan mekânlardır. İstanbul’un hem ağır abisidir hem de serseri oğludur Beyoğlu. İmparatorluk döneminde modanın merkezidir. Bu kimliğini cumhuriyetin ilk yıllarında da korumuştur; ilk şapka dükkânları burada açılmıştır.
Beyoğlu Osmanlı ticaretinin bir zamanlardaki gümrük kapısıydı. Bu sadece imparatorluğa yeni gelen ürünler anlamında değil, kültürel anlamda da Beyoğlu İstanbul’un dışarıya açılan kapısıydı. Buradaki bu değişimin başrolü de Doğu Akdeniz’de yaşayan ve Latin kökenli insanların oluşturduğu Levantenlerdi.
Levantenler bilgi ve becerilerini bu topraklarla paylaşıp, harmanlayıp pek çok yeni sektörün oluşmasını sağlamışlardır. Yüzyıllarca bu işlerin ustaları olmuşlar ve daha sonra da yerlerine yetiştirdikleri kişilerle meslek geleneklerini günümüze kadar sürdürmüşlerdir. Batı burjuvazisini doğunun oryantal havasıyla sentezleyen ve dünyada değişimin başladığı dönemde, levantenler, İstanbul’un değişen kültürel yapısına günümüze kadar kalan imzalarını atmışlardı. Sizleri caddenin kalabalığından soyutlayarak 19. Yüzyıl İstanbul’una götüreceğimiz, İstanbul’u pek çok “ilk”le tanıştıran Levantenlerin şehrini görmeye davet ediyoruz.